Haksızlık Bir Yere Kadardır, Hak, Hukuk, Adalet Doğrunun yanındadır.
Bütün uyarılara rağmen yanlışta ısrar edenler şunu iyi bilmelidir:
Başkasının hakkına el uzatan, her şeyi kendine mubah gören anlayışlar ne bugünü ne de yarını güvence altına alabilir. Çünkü haksızlık, kısa vadede kazanç gibi görünse de uzun vadede mutlaka bedelini ödetir.
“Ben haklıyım” demekle kimse haklı olmaz. Haklılık, söylemle değil; hukukla, adaletle ve vicdanla ölçülür. Yalan üzerine kurulan her düzen, eninde sonunda çöker. Tarih bunun sayısız örneğiyle doludur. Yalancının sonu felakettir; çünkü gerçek er ya da geç ortaya çıkar.
Bir işi yasalara uygun yapmadan sürdürenler şunu aklından çıkarmamalıdır:
Kanunlara uymadan atılan her adım, günü kurtarır ama yarını karartır. Hukuk bir gün mutlaka kapınızı çalar ve o gün, “bilmiyordum”, “alışılmıştı”, “herkes yapıyordu” gibi bahanelerin hiçbir hükmü kalmaz.
Halk arasında söylenen bir söz vardır:
“Doksan dokuz sana, bir bana.”
İşte adalet tam da o “bir”de gizlidir. Çünkü o bir, hakkın terazisini değiştirir. O bir geldiğinde hesap başlar, dengeler altüst olur, roller değişir. Bugün güçlü görünenler, yarın hukuk karşısında sıradan birer sorumluya dönüşür.
Haksızlık bir yere kadar yürür.
Bir noktada karşısına hukuk çıkar, kanun çıkar ve orada durdurur. Kimse hukukun önünde sonsuza kadar yürüyemez. Adalet gecikebilir ama yok olmaz.
Sonuç olarak şunu açıkça söylemek gerekir:
Her şey, er ya da geç, hak olduğu yere gider.
Hak yerini bulur.
Ve o gün geldiğinde, kimsenin bahanesi değil, sadece yaptıkları konuşur.
