Harun GEYLANİ


Ahlaki Erozyon ve Sessiz Çöküş: Sıradan Günahların Büyük Bedeli

Toplumların çöküşü bir anda, büyük patlamalarla olmaz.


Ahlaki Erozyon ve Sessiz Çöküş: Sıradan Günahların Büyük Bedeli

Toplumların çöküşü bir anda, büyük patlamalarla olmaz. Çöküş; yavaşça, sessizce ve çoğu zaman fark edilmeden gelir. Bu çöküş; yalanın meşru görülmesi, kul hakkının önemsenmemesi, merhametin zayıflaması ve vicdanın susturulmasıyla başlar.

Bugün birçok insan büyük günahlardan kaçınır ama “küçük” gördüğü hatalarda ısrarcıdır. Oysa Efendimiz (s.a.v.) uyarıyor:

> "Sakın küçük günahları hafife almayın. Çünkü onlar, bir araya geldiklerinde kişiyi helak ederler. Tıpkı odun toplayıp bir araya getiren adam gibi, hepsini bir araya getirip bir ateş yakar ve o ateşte ne varsa yakar."
(Ahmed bin Hanbel, Müsned 1/402)

 

Günümüzde en büyük tehlike, yanlışların kanıksanmasıdır.
Rüşvet, “hediye” adıyla; yalan, “beyaz” kisvesiyle; dedikodu ise “doğruyu söylüyorum” bahanesiyle meşrulaştırılmakta. Oysa her biri kalbe bir leke, vicdana bir pas, topluma da bir zaaftır.

Bir başka hadis-i şerifte Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurur:

> "Kişinin Müslümanlığının güzelliği, kendisini ilgilendirmeyen şeyleri terk etmesidir."
(Tirmizî, Zühd, 11)

 

Ne yazık ki bugün birçok kişi, kendi kusurunu görmeden başkasının hayatını konuşmakta, kendi hatasını düzeltmeden toplumu yargılamaktadır. Bu da ahlaki bir dağınıklığın göstergesidir.

Ahlak kaybı; sadece bireyin değil, toplumun da çözülmesidir.
Adaletin olmadığı yerde güven; güvenin olmadığı yerde birlik olmaz.

Baykan’dan İstanbul’a, Siirt’ten Ankara’ya kadar bu ülkenin her köşesi; dürüst, temiz ve vicdanlı insanların omuzlarında ayakta durur. İman, sadece ibadetle değil; ticarette, sözde, davranışta da kendini göstermelidir.

Unutmayalım, Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

> "Ben, güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim."
(Muvatta, Hüsnü'l-Hulk 8)

 

Bu söz, bize şunu hatırlatmalı:
Camide edep gösterip çarşıda ölçü kaçırıyorsak; evde güzel, sokakta kaba isek; yazık ediyoruz. Çünkü ahlak, parçalanamaz bir bütündür. Kalbimizi düzeltmeden, toplumu ıslah edemeyiz.

İslam, sadece haramı değil; kalpleri kirleten her davranışı da terk etmeyi emreder. Çünkü büyük günahların yolu, küçük yanlışların meşrulaşmasından geçer.

Bu yüzden tekrar sormalıyız kendimize:

İşimizde dürüst müyüz?

Dilimiz tertemiz mi?

Gözümüz, elimiz, niyetimiz helal dairesinde mi?


Eğer cevabımız net değilse, bu çöküş başlamış demektir. Ve bu sessiz çöküşü durduracak olan da yine bireyin kendi vicdanı, kendi terbiyesidir.

Sonuç yerine bir dua:

Rabbim bizleri küçük günahları hafife almayan, hakka ve hukuka riayet eden, helale razı olan, haramdan uzak duran, diline sahip çıkan, kalbiyle toplumunu aydınlatan kullarından eylesin.
Çünkü kalpler bozulursa, toplum da bozulur.
Ve kalbi ıslah etmek; nefsin terbiyesiyle, ihlasla ve ahlakla mümkündür.

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.