14200,54%-0,68
42,70% 0,02
50,14% 0,01
5904,88% -0,07
9522,21% 0,00
Onurlu ve Haysiyetli Yaşam Hakkı Herkesindir
İnsanlık onuru evrenseldir; hiçbir kimlik, dil, din, ırk veya ten rengi ayrımı olmaksızın herkesin saygı, haysiyet ve adalet hakkı korunmalıdır. Hiç kimse küçük görülmemeli, baskı ve tehdide maruz kalmamalıdır.
Dini, dili, ırkı veya ten rengi ne olursa olsun, herkesin eşit saygı görme, haysiyetini koruma ve onurlu bir yaşam sürme hakkı vardır. İnsanların kimlikleri, aile bağları, kültürel değerleri ve toplumsal kimlikleri, kişisel onurlarının bir parçasıdır ve bu haklara saygı göstermek evrensel bir sorumluluktur.
Kürt, Türk, Arap, Ezidi, siyahi, beyaz veya herhangi bir başka etnik veya dini gruba mensup olsun, hiç kimsenin baskı, tehdit, hakaret veya aşağılamaya maruz kalmaması gerekir. Azınlık ya da tek kişilik bir aile de olsa, toplumsal huzur ve barışın temeli karşılıklı saygıdır. Her bireyin aile yapısı, kültürü ve inançları değerlidir ve bunları hiçe saymak, küçümsemek ya da yok saymak kabul edilemez.
Eşit Hak ve Adalet Hakkı:
Toplumların huzur ve birlik içinde yaşaması için bireylerin onur, haysiyet ve yaşam haklarına saygı göstermek, kimseyi ötekileştirmemek ve herkesin eşit haklarla var olmasına imkan tanımak esastır. Baskı, tehdit, hakaret ve ayrımcılık, sadece bireyleri değil, tüm toplumu yaralar ve güveni zedeler. Adaletin sağlanması, herkesin özgür ve onurlu bir yaşam sürmesi için hayati önem taşır.
Hukuk ve Adaletin Koruyucuları:
Bu saygı ve onur hakkı, ulusal ve uluslararası hukukla da güvence altına alınmıştır. Anayasa, insan hakları sözleşmeleri ve yasalar, her bireyin kimliği, dini, dili, ırkı veya ten rengi ne olursa olsun eşit haklarla korunmasını öngörmektedir. Bu çerçevede, devlet kurumları, siyasiler, kanaat önderleri, aydınlar ve cemaatler, bu hakların korunması ve topluma anlatılması konusunda öncü rol üstlenmelidir. Toplumsal barışı ve kardeşliği pekiştirmek için herkesin bu değerlere sahip çıkması gerekmektedir.
Devletin, Aydınların ve Cemaatlerin Sorumluluğu:
Adaletin sağlanması ve hukukun uygulanması noktasında yöneticilere, devlet kurumlarına, aydınlara, cemaatlere ve kanaat önderlerine büyük görev ve sorumluluklar düşmektedir. Devlet ve yöneticiler, vatandaşlarına adaletli, eşit, değerli ve saygılı bir şekilde yaklaşmalı, hukuk çerçevesinde herkesin haklarını koruyarak toplumsal barışa katkı sağlamalıdır. Bu, sadece bireylerin değil, tüm toplumun huzur ve güvenini korumanın temel şartıdır.
Birlikte Yaşam ve Kardeşlik:
Türkiye, bölgedeki diğer ülkelerden farklı olarak, Kürtlerin her ilde çoğunlukla bulunduğu, Türkler ve Kürtlerin binlerce yıldır kız alıp verme, evlilik ve akrabalık bağlarıyla birbirine kaynaştığı, ortak ticaret ve yaşam alanları paylaştığı bir ülkedir. Bu güçlü aile ve akrabalık bağları, iki halkı birbirine sıkı sıkıya bağlamıştır. Siyasi çıkarlar uğruna bu kardeşliği bölmeye, ayrılık dayatmaya çalışmak, sadece bu iki halkın değil, tüm ülkenin huzur ve birliğine zarar verir. Kürtler ve Türkler, içte ve dışta bu kardeşliği bozmaya çalışanlara, ihanet yanlısı hareketlere karşı birlikte güçlü durmalı, ayrılık fitnesine asla fırsat vermemelidir.
Bu nedenle, Türk ve Kürt halklarının ortak yaşamı, tarihsel bağları ve kardeşliği, her türlü ayrımcılığın ve ötekileştirmenin ötesinde korunmalı ve saygı görmelidir. Bu milletleri ayırmaya çalışmak bir ihanet olarak değerlendirilmelidir.
Haysiyetli Yaşam Hakkı:
Herkesin insan onuruna sahip olduğu, onurlu ve haysiyetli bir yaşam sürme hakkının olduğu unutulmamalıdır. Kim olursa olsun, bu haklar asla göz ardı edilmemelidir. Saygı, sevgi ve hoşgörü, toplumları ayakta tutan temel değerlerdir ve bu değerlere sahip çıkmak hepimizin ortak sorumluluğudur.
Bu nedenle, herkesin kimliğine, ailesine ve onuruna saygı duymak, toplumsal barışın en temel gerekliliklerinden biridir.
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.