14297,41%1,00
42,69% 0,01
50,26% 0,22
5934,34% 0,56
9539,73% 0,61
Nuh Tufanı, yalnızca kutsal kitaplarda anlatılan bir felaket değil; insanlığın ahlâk, itaat ve kurtuluş sınavının sembolüdür. Bu büyük hadise, asırlar boyunca Kur’an-ı Kerim ayetleriyle, tefsirlerle, tarih kitaplarıyla ve mütefekkirlerin eserleriyle nesilden nesle aktarılmıştır. Bugün bu anlatının Anadolu’daki en güçlü hafıza merkezlerinden biri ise Şırnak sınırlarında yer alan Cudi Dağıdır.
Bu haber, Kur’an-ı Kerim (Hud Suresi 25–49. ayetler), İbrahim Hakkı Hazretleri’nin Marifetnâme’si, Siirt’in ilk müftüsü Ömer Atalay’ın “Siirt Tarihi” eseri ve yöresel rivayetler ışığında; Nuh Tufanı’nı tarih, inanç ve kültürel süreklilik bağlamında ele almaktadır.
Hud Suresi’nde Nuh Peygamber, kavmini açık bir uyarıyla hakka davet eder. Putperestliğe, zulme ve inkâra saplanan topluma; tevhide dönüş çağrısı yapar. Ancak ileri gelenler onu küçümser, alay eder ve iman edenleri “ayak takımı” olarak nitelendirir.
Kur’an’da tufan, bir anda gelen rastgele bir felaket değil; uzun bir tebliğ sürecinin ardından gelen ilahi bir hükümdür. Ayetlerde geçen “tennurun kaynaması” ifadesi, tufanın başlangıç işareti olarak zikredilir. Ardından gök kapıları açılır, yer suları fışkırır ve gemi dağlar gibi dalgalar arasında yol alır.
En çarpıcı sahnelerden biri, Nuh Peygamber’in iman etmeyen oğluna yaptığı çağrıdır. Bir babanın merhametiyle yapılan bu çağrı, dalgalar arasında kaybolur. Bu sahne, nesep değil iman gerçeğini insanlığa ilan eder. Nihayetinde gemi, Kur’an’ın açık ifadesiyle Cudi Dağı üzerine oturur.
Cudi Dağı, yalnızca yerel anlatıların değil; İslami tefsirlerin, erken dönem tarihçilerin ve bölgesel rivayetlerin ortak kesişim noktasıdır. Şırnak ve çevresinde yüzyıllardır aktarılan bilgilerde, geminin Cudi’de durduğu inancı canlılığını korumuştur.
Bölgede bulunan eski ziyaret alanları, mağaralar ve dağ eteklerindeki yer adları; tufan anlatısının coğrafya ile bütünleştiğini göstermektedir. Cudi, bu yönüyle sadece bir dağ değil; insanlığın ikinci başlangıcının sembolik mekânıdır.
Siirtli büyük mütefekkir İbrahim Hakkı Hazretleri, Marifetnâme adlı eserinde Nuh Tufanı’nı yalnızca tarihsel bir olay olarak değil; kozmik ve metafizik bir hadise olarak ele alır.
Marifetnâme’ye göre:
Beyt-i Mamur, başlangıçta yeryüzündeydi.
Hz. Âdem’den Hz. Nuh’a kadar bu mukaddes yapı yeryüzünde kaldı.
Tufan öncesinde ilahi emirle dünya semasına kaldırıldı.
Hacerü’l-Esved, başlangıçta kırmızı yakut iken tufan esnasında siyaha dönüştü.
Yeryüzündeki Kâbe, gökteki Beyt-i Mamur’un izdüşümüdür.
Bu anlatım, tufanı yalnızca bir su felaketi olarak değil; yer ile gök arasında kurulan ilahi düzenin yeniden tesis edilmesi olarak yorumlar. İbrahim Hakkı Hazretleri’nin yaklaşımı, İslam düşüncesinde nadir görülen derinlikte bir kozmoloji sunar.
1923–1954 yılları arasında Siirt Müftülüğü görevini yürüten Ömer Atalay, “Siirt Tarihi” adlı eserinde Nuh Tufanı’nı bölgesel anlatılarla ele alır. Eserde tufanın:
Uzun süreli yağmurlar ve yer altı sularının birleşmesiyle gerçekleştiği,
Gemi yapım sürecinin yıllar aldığı,
Cudi Dağı’nın tufan sonrası ilk yerleşim merkezlerinden biri olduğu vurgulanır.
Bu anlatımlar, dini metinlerle yerel hafızanın nasıl iç içe geçtiğini göstermesi bakımından önemlidir.
Viranşehir Eyüp Beldesi Belediyesi kaynaklarında yer alan soyağacı şemaları, Nuh Peygamber’den Hz. İbrahim’e, oradan Hz. İshak, Hz. Yakup ve Hz. Yusuf’a uzanan silsileyi göstermektedir. Bu silsile, tufan sonrası insanlığın manevi ve nesebi devamlılığını temsil eder.
Nuh’un üç oğlu (Sam, Ham, Yafes) üzerinden insanlığın yeniden çoğaldığına dair anlatılar; İslam, Yahudi ve Hristiyan kaynaklarında ortak bir çerçeveye sahiptir.
Nuh Tufanı, bugün hâlâ insanlığa seslenen evrensel bir ibret tablosudur. Cudi Dağı ise bu ibretin Anadolu’daki en güçlü hafıza noktalarından biridir. Kur’an ayetleri, Marifetnâme’nin derin yorumları ve Siirt tarih kaynakları birlikte okunduğunda; tufan anlatısı, efsane sınırlarını aşarak inanç, tarih ve kültürle bütünleşmiş bir gerçeklik olarak karşımıza çıkar.
Bu topraklar, yalnızca geçmişi değil; insanlığın ahlâki geleceğini de hatırlatmaktadır.
Siirt Ürünleri Tanıtım Derneği Başkanı
Seyyah Vehip Emrah
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.